Giriş kapısı görünen güzeliği kesmiş
Gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül sohbet ister kahve bahane… Her konuda sohbetlerinizi,Bilgilerinizi,Kültürünüzü,beğendiğiniz yazıları bu sayfada paylaşalım.
KAHVE BAHANE
13 Aralık 2007 Perşembe
Kenteşmenin Getirdiği Çirkinlikler
Mimarlarımız belki sanatsal güzelliğin sesi olabilirler.
Senelerce her gittiğim yerde , kimliğini kaybeden şehirlerimizi gördükçe, eskiden beri elimde bir sihirli değnek olmasını güzellikleri geri getirmek isterdim. Mimarlarımız bundan sonra, belki sanatsal güzelliğin sesi olabilirler.Her gezdiğim yerde, tekrar uğradığım vakit, yüksek nefes almamak için yapılmış yan yana apartımanları görünce , O güzellikleri bizler yaşadık, ama gittikçe gökyüzünu rüzgarları ağaçları, yakında kuşların olmayacağı özleyen çocuklarımızın olacağını düşünerek üzülürdüm. Ben bundan on beş sene önce gördüğüm yerlerle şimdi ki halinde çirkin bir yapılaşma görünce çok üzülüyorum. Bu yerler doğa harikası yerlerdi. Manavgat ilk gördüğümde ilkbahardı, ilçeye girince portakal mandalina çiçek kokusundan gecilmezdi. Side sahili yol yukarda kalır oradan bütün sahil gözünüzün önünde akar, bir gün batımını seyretmeye doyamazdınız.Marmaris ,bodrum ,Kuşadası sahilleri çok güzel mimari güzelikleri olacak yerlerdi. Daha çok şehirlerimiz aynı şekilde, daha da hala yok etiğimiz,yerlerimiz çoğunlukda....Şimdi bazı şehirlerde sahilleri çok güzel spor valiyeti, insanlarımızın oturacağı çim alanlar yapılmış. Ama bazı yerlerde ki güzellikleri yok eden yapıları ne yapacağız. diye düşünmek gerekir. Çarpık kentleşme diyoruz, Bunların sorumlusu insanlarımız olamaz.Devletimizin şehir için yaptığı, şehir panamasının uygulanmaması, yada ben yakından bilmediğim için söylüyorum güzel bir palanlama yapılmamasıdır. Çünkü bu gelen insanlarımız, yada inşaat mühendislerimiz evleri yaparken, belediye , orada olan mimarlar, nerdeler, temel ruhsatı , oturma ruhsatı bildiğime göre belediyeden müsaade alınıyor. Belediyenin müsaadesi olmadan bir şey yapılamaz. Zamanında yapılırken ikaz edilseydi, bu görüntüler ortaya çıkmazdı. Oy uğruna, nasıl olsa tapusunu alırız af çıkar uğruna , yapıldı, bu çirkinlikler. Her zaman hayal ettiğim şehri usa da gördüm. Çok güzel bir şehir planlaması yapılmış.Her evin bahçesinde senelerin çam ağaçları vardı. Tek kat yada tripilex evler, etrafı bahçeleri, her evin arka yerinden içeri giren araba garajları sokaklarda hiç araba yok , çünkü herkesin garajı olması arabasını oraya koymak zorunda, mahalle aralarında 6-7 dönüm çocuk parkları etrafı tellerle çevrilmiş, içinde her yaşa göre yapılmış çocuk parkı, futbol,tenis, kay ,kay yerleri, piknik yerleri , büyüklerin otaracağı yerleri olan park, tabi ki çocuklar mahalle aralarına da oynamıyor yasak zaten , herkes hem rahatsız olmuyor hem de çocuklar kısıtlanmadan oynuyor.Şehrin alışveriş merkezi yine 8-9 dönüm bir yere büyük market olarak kurulmuş etrafında berberi. Bankası. Vs serpiştirilmiş. Ünüversite , kiliseleri , hastaneleri göze çok güzel olacak şekilde yerleştirilmiş . Her yerin ayrı bir yerinde araba koyma yerleri olduğundan ,hastaneler alışveriş yerlerin de araba sorun olmuyor. Şehir içinde yollar, üç şerit, orta yoldan sadece dönebiliyorsunuz, sağa yada sola, onun için trafik akıyor.Yüksek binalar çalışma alanları bir yere toplanmış tabi ki arada ki yolları çok güzel, Şehir otobüsleri , çalışma yerlerine, şehrin bir yerinden sonra yer altı yollarıyla gidiyorlar. Üst yollarda trafik o kadar olmuyor. Keşke daha öncede ki belediyedeki insanlarımız yurt dışına gezmeye gittikleri vakit, her biri bir şey getirseydi memleketimiz şu anda bu sorunları yaşamazdı. Fazla hayali konuştum ama her zaman hala her şehrimizdeki güzellikleri nasıl çirkinleştirdiğimizi gördükçe sihirli bir değnek arıyorum. Şimdi bu kadar olmasa da buna yakın yerler yapılıyor sanırım şimdi.Kocaeli de depremden sonra yapılan yerleşme yerlerinin, dünya evlerinin güzel planlaması var. İstanbul da Ataköy’ün yerleşme şekli güzel tabi ki azınlık da ...Baktığı her yerde güzellik görmek isteyen biri için az geliyor.İnsana ve yaşama saygılı çağdaş kentleşmeyi, sağlamak ve kültürel etkinliklerini, yaşabilmek dileğiyle.
Senelerce her gittiğim yerde , kimliğini kaybeden şehirlerimizi gördükçe, eskiden beri elimde bir sihirli değnek olmasını güzellikleri geri getirmek isterdim. Mimarlarımız bundan sonra, belki sanatsal güzelliğin sesi olabilirler.Her gezdiğim yerde, tekrar uğradığım vakit, yüksek nefes almamak için yapılmış yan yana apartımanları görünce , O güzellikleri bizler yaşadık, ama gittikçe gökyüzünu rüzgarları ağaçları, yakında kuşların olmayacağı özleyen çocuklarımızın olacağını düşünerek üzülürdüm. Ben bundan on beş sene önce gördüğüm yerlerle şimdi ki halinde çirkin bir yapılaşma görünce çok üzülüyorum. Bu yerler doğa harikası yerlerdi. Manavgat ilk gördüğümde ilkbahardı, ilçeye girince portakal mandalina çiçek kokusundan gecilmezdi. Side sahili yol yukarda kalır oradan bütün sahil gözünüzün önünde akar, bir gün batımını seyretmeye doyamazdınız.Marmaris ,bodrum ,Kuşadası sahilleri çok güzel mimari güzelikleri olacak yerlerdi. Daha çok şehirlerimiz aynı şekilde, daha da hala yok etiğimiz,yerlerimiz çoğunlukda....Şimdi bazı şehirlerde sahilleri çok güzel spor valiyeti, insanlarımızın oturacağı çim alanlar yapılmış. Ama bazı yerlerde ki güzellikleri yok eden yapıları ne yapacağız. diye düşünmek gerekir. Çarpık kentleşme diyoruz, Bunların sorumlusu insanlarımız olamaz.Devletimizin şehir için yaptığı, şehir panamasının uygulanmaması, yada ben yakından bilmediğim için söylüyorum güzel bir palanlama yapılmamasıdır. Çünkü bu gelen insanlarımız, yada inşaat mühendislerimiz evleri yaparken, belediye , orada olan mimarlar, nerdeler, temel ruhsatı , oturma ruhsatı bildiğime göre belediyeden müsaade alınıyor. Belediyenin müsaadesi olmadan bir şey yapılamaz. Zamanında yapılırken ikaz edilseydi, bu görüntüler ortaya çıkmazdı. Oy uğruna, nasıl olsa tapusunu alırız af çıkar uğruna , yapıldı, bu çirkinlikler. Her zaman hayal ettiğim şehri usa da gördüm. Çok güzel bir şehir planlaması yapılmış.Her evin bahçesinde senelerin çam ağaçları vardı. Tek kat yada tripilex evler, etrafı bahçeleri, her evin arka yerinden içeri giren araba garajları sokaklarda hiç araba yok , çünkü herkesin garajı olması arabasını oraya koymak zorunda, mahalle aralarında 6-7 dönüm çocuk parkları etrafı tellerle çevrilmiş, içinde her yaşa göre yapılmış çocuk parkı, futbol,tenis, kay ,kay yerleri, piknik yerleri , büyüklerin otaracağı yerleri olan park, tabi ki çocuklar mahalle aralarına da oynamıyor yasak zaten , herkes hem rahatsız olmuyor hem de çocuklar kısıtlanmadan oynuyor.Şehrin alışveriş merkezi yine 8-9 dönüm bir yere büyük market olarak kurulmuş etrafında berberi. Bankası. Vs serpiştirilmiş. Ünüversite , kiliseleri , hastaneleri göze çok güzel olacak şekilde yerleştirilmiş . Her yerin ayrı bir yerinde araba koyma yerleri olduğundan ,hastaneler alışveriş yerlerin de araba sorun olmuyor. Şehir içinde yollar, üç şerit, orta yoldan sadece dönebiliyorsunuz, sağa yada sola, onun için trafik akıyor.Yüksek binalar çalışma alanları bir yere toplanmış tabi ki arada ki yolları çok güzel, Şehir otobüsleri , çalışma yerlerine, şehrin bir yerinden sonra yer altı yollarıyla gidiyorlar. Üst yollarda trafik o kadar olmuyor. Keşke daha öncede ki belediyedeki insanlarımız yurt dışına gezmeye gittikleri vakit, her biri bir şey getirseydi memleketimiz şu anda bu sorunları yaşamazdı. Fazla hayali konuştum ama her zaman hala her şehrimizdeki güzellikleri nasıl çirkinleştirdiğimizi gördükçe sihirli bir değnek arıyorum. Şimdi bu kadar olmasa da buna yakın yerler yapılıyor sanırım şimdi.Kocaeli de depremden sonra yapılan yerleşme yerlerinin, dünya evlerinin güzel planlaması var. İstanbul da Ataköy’ün yerleşme şekli güzel tabi ki azınlık da ...Baktığı her yerde güzellik görmek isteyen biri için az geliyor.İnsana ve yaşama saygılı çağdaş kentleşmeyi, sağlamak ve kültürel etkinliklerini, yaşabilmek dileğiyle.
21 Kasım 2007 Çarşamba
Çiçeklerin Dili
Çiçekler asırlardır, insanların kaleminde bir şiirlerin içinde sunulmuş, bazen suya yazılmış ebru sanatında çiçek, Oyma sanatında taşlara çiçek kazınmış, Dokuma da beze, yazmasına çiçek basılmış, bazen verdiği şifasıyla, bazen verdiği mesajla, dilde şarkı olmuş, bazen çok görkemli güzelliğiyle asırlardır, gönüllerde taht kurmuştur.
Çiçek hediye etmek çok şey ifade eder. Unutmayın, bir bayan en son ne zaman ve kimden çiçek aldığını her zaman hatırlar....
Gene gömgök tere batmış çıkageldi çemene Nevbahâr erdi diye verdi haberler sümbül ...Demiş ( Bâki)
Osmanlı devrine baktığımız zaman binlerce yetiştirilen çiçekler, hayatın ve sanatın baş tacı edilmişler. Tarihin en büyük dönüm noktalarında gülde peyganberin kokusunu duymuşlar, gülün güzelliğine bülbül bile aşık olup şairlere konu ,Lâleler, güller, karanfiller ve sümbüller, başı taçı olmuşlar. Llâle ise başlı başına bir devre ismini vermiştir.
Süleymâniye Kütüphanesi’nde bulunan Lisânü’l-ezhâr (1891) adlı kitpada yazıldığına göre;dışı beyaz kağıda sarılmış ve yarısına kadar su ile doldurulmuş şişe içinde bir demet sümbül alan kişi bunun;
“Şişe beyaz suyu az Sümbüller eder niyaz Küskünlüğün ne ise Üstündeki kağıda yaz” demek olduğunu bilinirmiş.
Sevdiklerimize kendimizi anlatmanın en güzel yoludur çiçekler….Ne söylediklerini bilince adeta mektup vazifesini rahatlıkla görürler.
Çiçek hediye etmek çok şey ifade eder. Unutmayın...Aşıksınızdır hiç etrafınızı göremezsiniz. Ama sevdiğinize kendinizi nasıl anlatacaksınız….adettendir, havamız batsın… Kırmızı bir gül aşkı anlatır, diyerek onu sunarsınız.
Beklide evlenme teklifi yapmak için kırmızı bir gülün içindeki pırlanta taşlı bir söz yüzüğüdür.
sunduğunuz....
Sözlenirsiniz, nişanlanırsınız, Bir buket çiçek olamadan olmazların arasında…mutluluğu paylaşmak için bulunmaz bir güzelliktir.
Evleniyorsunuzdur. Çiçekçilerin bayramıdır o gün... Herkes düğüne ne kadar çiçek yolarsa düğünde salonun şekli değişir. Renkleri görünümleri ve kokularıyla orada insanları büyülerler.
Kırgınlıkların üzerine hemen eve bir demet çiçek gelir, hiçbir şey olmamış gibi bu ne diye bakarsınız.
Yaş gününüzdür, evlenme yıldönümünüzdür, günün anlamını belirten renk ve şekilde dayanır kapınıza…….
Sevdiklerimize kendimizi anlatmanın yolu bin bir renkli çiçeklerden bir buket yaptırarak, akşam gelirken eve getirerek ona sunmanızmış… Çiçekleri almak vermek için özel günler beklenmemelidir. Gönülden geldiği zaman getirilen çiçekler daha anlamlı beklenmedik bir sürprizdir bence……
Çiçekler insanı rahatlatmak için birebir canlıymış evde, kimi insanlar çiçeklerle dost bile olabiliyormuş, onlarla konuşuyor dertlerini anlatıyormuş.
Her ev çiçekle çok daha güzeldir. Vazonun içinde rengarenk, yada tek renk bir gül demet’i, Mutfakta papatyalardan bir demet, Sizinle konuşan saksının içinde açan rengarenk Afrika menekşeleri ve diğer saksı çiçekleri…
Tabiki evin bahçesi olurda ortancalar açalyalar, lale, kır menekşeleri, çiğdem, kardelenler, güller, hanımeli, yasemin,melisalar bütün sevilen çiçekler bir arada olursa, görünümleri ve kokularıyla insanı başka bir dünyaya götürüverirler , adeta büyülerler….
Evlerimizin her köşesinde olan çiçeklerimiz de vardır. Yeşillikleri ve çiçekleri insanı dinlendirir. Ama ben açan çiçeği daha çok seviyorum ve tercih ediyorum.
Evinizin balkonunda rengarenkte sardunyalar, hercai menekşeleri, küpe çiçekleri rengarenk açmış, elinize günün zamanına göre çay ya da kahvenizi almışsınız, bu güzellikler içinde günün yorgunlu kaybolur, büyülü bir dünya da bulursunuz kendinizi…..
Bütün çiçekler sevgiyi anlatırken, rengi sayısı türüne göre farklı anlamları olduğunu , bu kadar güzel paylaşımlarda çiçeklerin renklerinin, adlarının, rüyalarınızda gördüğünüz çiçekler bile neler anlatıyor. Dillerini biliyor musunuz?
Rüyanızda çiğdem çiçeğini görmüşseniz eğer, birbirlerinle anlaşan çiftin evliliğini haber verirmiş.
Gül; Rüyada gül iyiye yorulurmuş. Yeni açan gül toplamak bir genç kız ise çok kısa bir süre sonra evleniyormuş. Güllerin rengine göre rüyaların anlamları değişiyormuş. Bahçesinde gül ağacı gören bir erkek mesleğinde. aynı şekilde gören kadın ise bereket , şöhret ve mutluluk olarak yorumlanıyormuş.
Karanfil; Anlamı renge göre değişiyor. Kırmızı karanfil yoğun bir aşka; beyaz karanfil temizlik ve saflığa; alacalı karanfil mutluluğa ve güzel günlere; sarı karanfil, keder ve sağlık problemlerine yorumlanıyor.
Kasım patı ;Rüyada kasım patı gören kimse sevgilisiyle kavga edecek olarak yorumlanmış
Lale; Çok güzel ve iyi bir kimseye aşık olacağınızı işaret ediyor.. Lale dikmek çevrenizdeki insanlara yardımda bulunacağınıza işaret, Laleyi koparmak işleriniz düzelecek demekmiş.
Kamelya: Başarılı bir aşk macerası habercisi olarak yorumlanıyor.
Manolya; Uzun zamandır haber alamadığınız bir yakınızla tekrar buluşacaksınız, bu olay sizi çok sevindirecek demektir.
Menekşe; Rüyada menekşe görmek rüyayı görenin, bilgili ve uzun ömürlü olacağına yorumlanır.
Zambak; Bir tarlada beyaz zambaklar gören insan, hakkettiği huzur ve mutluluğa kavuşur. Tek bir zambak alan bekar biri, evlenir. Zambağın solması, çürümesi, üzüntü ve kederle ilgilidir.
Nilüfer çiçeği ; Evliler için eğlenceli bir tatile yorumlanıyor. Rüyada nilüfer toplamak zor bir işin sonucunda başarıya ulaşacağını işaret ediyor. Rüyalarınızda renkli güzel çiçekler görmeniz dileğiyle…..
Kime nasıl Vereceğiniz çiçeklerin Yorumları
Hasret çekmenin ızdırabını anlatırmış, unutulmamayı ifade eder, gönülden silip atamadıklarımızın adı imiş gül, beyazı masumluğu, kırmızısı aşkı,pembe gönlüm sende, sarısı sıcak sevgiymiş.
Karanfilin kırmızısı sevgi, beyazı saflık temizlik, Pembesi içtenlik, sarısı hüzünmüş
Lalenin, kırmızısı seni seviyorum demekmiş, beyazı saflık temizlik, pembesi anlayış, sarısı gerginlik…
Magritin, bolluk sıhhat, Menekşe, alçak gönüllülük, Orkide mağrur,
Aranjman çiçekler, onu düşündüğünüzü değer verdiğinizi söylüyormuş.
Sarı Glayör, Kıskançlıkmış. Mor rengi inanç, pembe rengi zarafet, kırmızı rengi isteklerini anlatırmış.
Krizantem, beyazı sadakat, sarısı karşılıksız sevgi, Mor buruklukmuş…
Açelya (Hint): Gerçek şu ki, her şey bitti Akasya (Pembe veya kırmızı): Seni beğeniyorum
Akasya (Beyaz): Bizimki temiz bir sevgi, belki biraz arkadaşça Terk eden sevgiliye
''Fulya'', platonik aşk duyulana ''Sarı Akasya'',Hanımeli: Sana olan bağlılığım sonsuza kadar sürecek Birliktelikte soğuk rüzgarlar esiyorsa ''Fındık Çiçeği'',İlişki sona erdirilmek istendiğinde ise ''Kırçıllı Karanfil'' göndererek, duygular ifade ediliyormuş....
Şiirler yazılmış çiçekler üstüne...
Çiğdem derki ben alayımYiğit başına belayım.Benden ala çiçek var mı ?
Bol çiçekli günler........
Çiçek hediye etmek çok şey ifade eder. Unutmayın, bir bayan en son ne zaman ve kimden çiçek aldığını her zaman hatırlar....
Gene gömgök tere batmış çıkageldi çemene Nevbahâr erdi diye verdi haberler sümbül ...Demiş ( Bâki)
Osmanlı devrine baktığımız zaman binlerce yetiştirilen çiçekler, hayatın ve sanatın baş tacı edilmişler. Tarihin en büyük dönüm noktalarında gülde peyganberin kokusunu duymuşlar, gülün güzelliğine bülbül bile aşık olup şairlere konu ,Lâleler, güller, karanfiller ve sümbüller, başı taçı olmuşlar. Llâle ise başlı başına bir devre ismini vermiştir.
Süleymâniye Kütüphanesi’nde bulunan Lisânü’l-ezhâr (1891) adlı kitpada yazıldığına göre;dışı beyaz kağıda sarılmış ve yarısına kadar su ile doldurulmuş şişe içinde bir demet sümbül alan kişi bunun;
“Şişe beyaz suyu az Sümbüller eder niyaz Küskünlüğün ne ise Üstündeki kağıda yaz” demek olduğunu bilinirmiş.
Sevdiklerimize kendimizi anlatmanın en güzel yoludur çiçekler….Ne söylediklerini bilince adeta mektup vazifesini rahatlıkla görürler.
Çiçek hediye etmek çok şey ifade eder. Unutmayın...Aşıksınızdır hiç etrafınızı göremezsiniz. Ama sevdiğinize kendinizi nasıl anlatacaksınız….adettendir, havamız batsın… Kırmızı bir gül aşkı anlatır, diyerek onu sunarsınız.
Beklide evlenme teklifi yapmak için kırmızı bir gülün içindeki pırlanta taşlı bir söz yüzüğüdür.
sunduğunuz....
Sözlenirsiniz, nişanlanırsınız, Bir buket çiçek olamadan olmazların arasında…mutluluğu paylaşmak için bulunmaz bir güzelliktir.
Evleniyorsunuzdur. Çiçekçilerin bayramıdır o gün... Herkes düğüne ne kadar çiçek yolarsa düğünde salonun şekli değişir. Renkleri görünümleri ve kokularıyla orada insanları büyülerler.
Kırgınlıkların üzerine hemen eve bir demet çiçek gelir, hiçbir şey olmamış gibi bu ne diye bakarsınız.
Yaş gününüzdür, evlenme yıldönümünüzdür, günün anlamını belirten renk ve şekilde dayanır kapınıza…….
Sevdiklerimize kendimizi anlatmanın yolu bin bir renkli çiçeklerden bir buket yaptırarak, akşam gelirken eve getirerek ona sunmanızmış… Çiçekleri almak vermek için özel günler beklenmemelidir. Gönülden geldiği zaman getirilen çiçekler daha anlamlı beklenmedik bir sürprizdir bence……
Çiçekler insanı rahatlatmak için birebir canlıymış evde, kimi insanlar çiçeklerle dost bile olabiliyormuş, onlarla konuşuyor dertlerini anlatıyormuş.
Her ev çiçekle çok daha güzeldir. Vazonun içinde rengarenk, yada tek renk bir gül demet’i, Mutfakta papatyalardan bir demet, Sizinle konuşan saksının içinde açan rengarenk Afrika menekşeleri ve diğer saksı çiçekleri…
Tabiki evin bahçesi olurda ortancalar açalyalar, lale, kır menekşeleri, çiğdem, kardelenler, güller, hanımeli, yasemin,melisalar bütün sevilen çiçekler bir arada olursa, görünümleri ve kokularıyla insanı başka bir dünyaya götürüverirler , adeta büyülerler….
Evlerimizin her köşesinde olan çiçeklerimiz de vardır. Yeşillikleri ve çiçekleri insanı dinlendirir. Ama ben açan çiçeği daha çok seviyorum ve tercih ediyorum.
Evinizin balkonunda rengarenkte sardunyalar, hercai menekşeleri, küpe çiçekleri rengarenk açmış, elinize günün zamanına göre çay ya da kahvenizi almışsınız, bu güzellikler içinde günün yorgunlu kaybolur, büyülü bir dünya da bulursunuz kendinizi…..
Bütün çiçekler sevgiyi anlatırken, rengi sayısı türüne göre farklı anlamları olduğunu , bu kadar güzel paylaşımlarda çiçeklerin renklerinin, adlarının, rüyalarınızda gördüğünüz çiçekler bile neler anlatıyor. Dillerini biliyor musunuz?
Rüyanızda çiğdem çiçeğini görmüşseniz eğer, birbirlerinle anlaşan çiftin evliliğini haber verirmiş.
Gül; Rüyada gül iyiye yorulurmuş. Yeni açan gül toplamak bir genç kız ise çok kısa bir süre sonra evleniyormuş. Güllerin rengine göre rüyaların anlamları değişiyormuş. Bahçesinde gül ağacı gören bir erkek mesleğinde. aynı şekilde gören kadın ise bereket , şöhret ve mutluluk olarak yorumlanıyormuş.
Karanfil; Anlamı renge göre değişiyor. Kırmızı karanfil yoğun bir aşka; beyaz karanfil temizlik ve saflığa; alacalı karanfil mutluluğa ve güzel günlere; sarı karanfil, keder ve sağlık problemlerine yorumlanıyor.
Kasım patı ;Rüyada kasım patı gören kimse sevgilisiyle kavga edecek olarak yorumlanmış
Lale; Çok güzel ve iyi bir kimseye aşık olacağınızı işaret ediyor.. Lale dikmek çevrenizdeki insanlara yardımda bulunacağınıza işaret, Laleyi koparmak işleriniz düzelecek demekmiş.
Kamelya: Başarılı bir aşk macerası habercisi olarak yorumlanıyor.
Manolya; Uzun zamandır haber alamadığınız bir yakınızla tekrar buluşacaksınız, bu olay sizi çok sevindirecek demektir.
Menekşe; Rüyada menekşe görmek rüyayı görenin, bilgili ve uzun ömürlü olacağına yorumlanır.
Zambak; Bir tarlada beyaz zambaklar gören insan, hakkettiği huzur ve mutluluğa kavuşur. Tek bir zambak alan bekar biri, evlenir. Zambağın solması, çürümesi, üzüntü ve kederle ilgilidir.
Nilüfer çiçeği ; Evliler için eğlenceli bir tatile yorumlanıyor. Rüyada nilüfer toplamak zor bir işin sonucunda başarıya ulaşacağını işaret ediyor. Rüyalarınızda renkli güzel çiçekler görmeniz dileğiyle…..
Kime nasıl Vereceğiniz çiçeklerin Yorumları
Hasret çekmenin ızdırabını anlatırmış, unutulmamayı ifade eder, gönülden silip atamadıklarımızın adı imiş gül, beyazı masumluğu, kırmızısı aşkı,pembe gönlüm sende, sarısı sıcak sevgiymiş.
Karanfilin kırmızısı sevgi, beyazı saflık temizlik, Pembesi içtenlik, sarısı hüzünmüş
Lalenin, kırmızısı seni seviyorum demekmiş, beyazı saflık temizlik, pembesi anlayış, sarısı gerginlik…
Magritin, bolluk sıhhat, Menekşe, alçak gönüllülük, Orkide mağrur,
Aranjman çiçekler, onu düşündüğünüzü değer verdiğinizi söylüyormuş.
Sarı Glayör, Kıskançlıkmış. Mor rengi inanç, pembe rengi zarafet, kırmızı rengi isteklerini anlatırmış.
Krizantem, beyazı sadakat, sarısı karşılıksız sevgi, Mor buruklukmuş…
Açelya (Hint): Gerçek şu ki, her şey bitti Akasya (Pembe veya kırmızı): Seni beğeniyorum
Akasya (Beyaz): Bizimki temiz bir sevgi, belki biraz arkadaşça Terk eden sevgiliye
''Fulya'', platonik aşk duyulana ''Sarı Akasya'',Hanımeli: Sana olan bağlılığım sonsuza kadar sürecek Birliktelikte soğuk rüzgarlar esiyorsa ''Fındık Çiçeği'',İlişki sona erdirilmek istendiğinde ise ''Kırçıllı Karanfil'' göndererek, duygular ifade ediliyormuş....
Şiirler yazılmış çiçekler üstüne...
Çiğdem derki ben alayımYiğit başına belayım.Benden ala çiçek var mı ?
Bol çiçekli günler........
12 Kasım 2007 Pazartesi
Yiyeceklerimiz ve Biz
Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi (Kanuni Sultan Süleyman)
Yemek hazırlarken ve yerken önemli varlığımız olan sağlığımızı korumak, genelde sanıldığı gibi zor ve karmaşık uğraşılar gerektirmez. Biraz ilgi, biraz araştırma ve öz güven aslında yeterlidir.
Kişinin kendi sağlığı için bir şeyler yapabilmesinin ne büyük bir mutluluk kaynağı olabileceğini kendisi tarafından anlaması lazımdır. Okuyarak ve araştırarak sağlıklı yaşam çizginizi çizmeye başlayın. Bilinçli beslenmeye başladığınızda vücudunuzdaki bozuklukların bir çoğunun düzelmekte olduğunu hissedersiniz. Doğru beslenmenin bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkisi olduğunu günlük gazete haberlerinde ve TV ekranlarında doktorlar tarafından yazılmakta ve anlatılmaktadır.
Protein ve kalori eksikliği, vitamin yetersizlikleri, bakır, demir, çinko, magnezyum ve selenyum fazlalığı veya eksikliği bağışıklık sistemini zayıflatığı , bağışıklık sistemi sağlıklı beslenme, çeşitli hastalık, enfeksiyon ve kanser gibi hastalıklara yakalanmamak bakımından çok önemli olduğu, her an anlatılmaktadır.
Her hangi bir hastalığınız olmadan, dışarıdan vitamin almak gerekmez. Yediğimiz her şeyin neye yaradığını ne kadar yiyeceğimizi bilerek yersek, dengeli beslenirsek hastalıkların bizden uzak duracağına eminim. Değişik sebze ve meyveler içeren yiyeceklerden çok tüketelim. Hayvansal yağ ve et tüketimini, çok alkol alımını azaltmak, sigarayı içmemek doğru beslenmenin günümüzde gerekleri olduğu herkes tarafından biliniyor. Bu günlerde hem ülkemizde hem dünyada bitki ile tedavi tekrar gündemdedir. Modern ilaçların terkibinde de çeşit çeşit bitkiler olduğunu herkes tarafından bilinmektedir. Bazı hastalıklar için alınması gereken önlemlerle kullanılabilecek şifalı bitkiler anlatılmakta ama her şeyden önce hastalıkların teşhisinin ve tedavi biçiminin saptanmasının yalnızca uzman doktorla gerçekleştirilebileceğinin bilinmesi gerekir. Belirtilerine bakarak sıradan bir rahatsızlık olduğuna inanılan bazı sorunlarının gerçekte önemli bir hastalığın ön belirtisi olabileceği unutmamalıdır. Aksi halde bilmeden kullanılan bitkiler, başka hastalıklara neden olabilirler.
Doğru beslenmedikçe hiçbir doktor bedeninizde ve zihninizde mucizeler yaratamaz. Halsiz ve yorgunsanız hiç neler yediklerinize göz attınız mı? Doğru beslenince kendinizi daha zinde hissettiğinizi, üstelik vücuttaki hastalıklar ve kiloların da dengede kaldığını bu yüzden hayat boyunca doğru besinleri birleştiren bir rejimle beslenmenin ne kadar önem kazandığını göreceksiniz.
İnsanoğlu midesinden daha zararlı bir kap doldurmamıştır. İnsanoğluna belini doğrultacak birkaç lokma kâfidir. Mutlaka yemesi gerekiyorsa üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de nefes alıp vermeğe bırakmalıdır. (Tirmizi, Mâce Et’ime, Müsned) Sağlıklı Kalmanız dileğiyle
Kişinin kendi sağlığı için bir şeyler yapabilmesinin ne büyük bir mutluluk kaynağı olabileceğini kendisi tarafından anlaması lazımdır. Okuyarak ve araştırarak sağlıklı yaşam çizginizi çizmeye başlayın. Bilinçli beslenmeye başladığınızda vücudunuzdaki bozuklukların bir çoğunun düzelmekte olduğunu hissedersiniz. Doğru beslenmenin bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkisi olduğunu günlük gazete haberlerinde ve TV ekranlarında doktorlar tarafından yazılmakta ve anlatılmaktadır.
Protein ve kalori eksikliği, vitamin yetersizlikleri, bakır, demir, çinko, magnezyum ve selenyum fazlalığı veya eksikliği bağışıklık sistemini zayıflatığı , bağışıklık sistemi sağlıklı beslenme, çeşitli hastalık, enfeksiyon ve kanser gibi hastalıklara yakalanmamak bakımından çok önemli olduğu, her an anlatılmaktadır.
Her hangi bir hastalığınız olmadan, dışarıdan vitamin almak gerekmez. Yediğimiz her şeyin neye yaradığını ne kadar yiyeceğimizi bilerek yersek, dengeli beslenirsek hastalıkların bizden uzak duracağına eminim. Değişik sebze ve meyveler içeren yiyeceklerden çok tüketelim. Hayvansal yağ ve et tüketimini, çok alkol alımını azaltmak, sigarayı içmemek doğru beslenmenin günümüzde gerekleri olduğu herkes tarafından biliniyor. Bu günlerde hem ülkemizde hem dünyada bitki ile tedavi tekrar gündemdedir. Modern ilaçların terkibinde de çeşit çeşit bitkiler olduğunu herkes tarafından bilinmektedir. Bazı hastalıklar için alınması gereken önlemlerle kullanılabilecek şifalı bitkiler anlatılmakta ama her şeyden önce hastalıkların teşhisinin ve tedavi biçiminin saptanmasının yalnızca uzman doktorla gerçekleştirilebileceğinin bilinmesi gerekir. Belirtilerine bakarak sıradan bir rahatsızlık olduğuna inanılan bazı sorunlarının gerçekte önemli bir hastalığın ön belirtisi olabileceği unutmamalıdır. Aksi halde bilmeden kullanılan bitkiler, başka hastalıklara neden olabilirler.
Doğru beslenmedikçe hiçbir doktor bedeninizde ve zihninizde mucizeler yaratamaz. Halsiz ve yorgunsanız hiç neler yediklerinize göz attınız mı? Doğru beslenince kendinizi daha zinde hissettiğinizi, üstelik vücuttaki hastalıklar ve kiloların da dengede kaldığını bu yüzden hayat boyunca doğru besinleri birleştiren bir rejimle beslenmenin ne kadar önem kazandığını göreceksiniz.
İnsanoğlu midesinden daha zararlı bir kap doldurmamıştır. İnsanoğluna belini doğrultacak birkaç lokma kâfidir. Mutlaka yemesi gerekiyorsa üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de nefes alıp vermeğe bırakmalıdır. (Tirmizi, Mâce Et’ime, Müsned) Sağlıklı Kalmanız dileğiyle
Hayatınızı sağlıklı geçirmeniz dileğiyle...
(Yazan: Bahar Demir)
30 Ekim 2007 Salı
29 Ekim 2007 Pazartesi
Çay Keyfi
Kahve sevgimizden sonra kırk yıl da hatırı olmasa da çay keyfimiz
Hepimiz başka zamanlarda yaşarız, saatler başka zamanlarda durur.Ama ortak yanımız gözlerimizi kamaştıran rengini, günün her saatinde o güzel mis gibi kokusunu duyunca dayanamadığımız çay…
Efsaneye göre Çin İmparatoru Shen Nong, bahçesinde yaban bir çay ağacının altında otururken kaynayan içme suyuna ağaçtan bir kaç çay yaprağı düşüverir. Yaydığı koku imparatoru etkiler. Kokusunu beğenen imparator, tadını da denemek ister Bu şekilde Çin de doğan çay, anavatandan yola çıkar Japonya’da merasimle sunulması ile anlam kazanır , buradan dünyaya, çeşitli hikayelerle dağılır..
Pazar sabahlarının muhteşem kahvaltısından sonra ayağınızı uzatıp, elinize aldığınız gazeteleri okurken, içtiğiniz keyif çayının tadı bütün haftanın dinlenmesidir.
Bizde de günün her saatinde, her mekanda, kahve gibi kırk yıl hatırı olmasa da, zevkle içilme özelikleri vardır. Bazen hayatın en tatlı anlarını, yansıtır. Bazen aceleniz bile olsa bir çay içsem diye akılınız da durur.
Bizde de günün her saatinde, her mekanda, kahve gibi kırk yıl hatırı olmasa da, zevkle içilme özelikleri vardır. Bazen hayatın en tatlı anlarını, yansıtır. Bazen aceleniz bile olsa bir çay içsem diye akılınız da durur.
Sabahleyin işe geç kalma tehlikesinden,dolayı evden kahvaltı yapmadan fırlamışsınızdır, yolda yanında en güzel arkadaşı simidi, görürsünüz hemen iş yerinde çayla içmek gelir gözünüzün önüne….ne güzel bir andır ulaştığınız vakit, mis gibi susam kokan simitle çayın yanına…
Eve gelirsiniz zihnen ve bedenen yorgunsunuzdur. Üstünüze rahat bir kıyafet giyerken düşünürsünüz önce yemek arkasından tavşan kanı bir çay… Hakkında söylenen bütün zararlarını bilerek de olsa sizi adeta hayata getirir, nedense bütün yorgunluğumuzu alacaktır. Koltuğunuza oturursunuz, alırsınız elinize, çayınızı bulutlu zihniniz dağılır, sizi başka bir aleme götürür rahatlatır.
Soğuk günlerinin, her anında sıcacık bir çayla karşılaşmak ayrı bir keyiftir.
Gelen misafirlerimize yanında, bana göre simit kadar olmasa da, birbirinden lezzetli kurabiye, kek ve tart çeşitleriyle, dost sohbetlerine kattığı o sıcacık, hava kadar güzel bir şey olamaz…
Yolda çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı, kırk yılda bir görmüşsünüz. Sıcak bir çay içmeye ne denebilir ki elbette evet… kırk yılda bir bulmuşsunuzdur o vakti, çay da o anda özlenmiş, sıcak bir dost beraberliğini getirir. İçilirken mis gibi kokulu çaylar, unutulur zaman koyulaşır sohbetler..
Vaktinizin, bazen de paranızın olmadığı zaman Çay,simit, kaşar peyniri üçlüsü harika kazınan bir midenin en büyük dostu, mutlu bir biçimde karnını doyurabilme şeklidir.
Mahallenin kahvesine kimler var diye kapıdan bakarken, çaycı, semaverini tutuşturmuş, dumanını tüttürmüş. Kömür ocağının korunda usul, usul demlenen çayın hoş kokusu, her yanı sarmış, bir de dışarıda ısıran bir soğuk varsa kimse olmasa da o hoş kokulu çay içilmeden geçilirmi?
Tabii ki kömür de pişirmek mahalle kahveleri çok, az yerde yaşansa da çokkk gerilerde kaldı. Evlerde mangalın kömür ateşinde, semaverde, porselen çaydanlıklarda pişen çayın yerini, Elektrikli aletler aldı. Çayın yerini poşet çaylara bıraktı.
Ben çaydanlıkta, vakit olursa semaverde, porselen çaydanlık kullanıyorum. Çayın o güzel kokusunu duymadan çay içmiyorum. Bir de size ufak çay sırrı vereyim , Suyu kaynatın soğusun tekrar kaynadıktan sonra çay demleyin.
Demleyeceğiniz çayı sıcak su ile süzgeçte yıkayın. Tozları gider.(bazı çaylar çok tozlu oluyor) çayı demliğe koyun. Tekrar suyu kaynattığınız çaydanlığın üstüne koyun. Su kaynayınca demleyin. Altta kaynayan suyun buharıyla yıkadığınız çay çok güzel koku saçar,ve güzel renk çıkararak demlenir. Suyu koyunca hemen şeffaf o güzelim rengini verir. Çok güzel şeffaf bir kırmızı renkli bir çay, bu rengi gördün mü, mis gibi kokusunu duydun mu, içinden gelen bir müziktir sanki yaşadığını gösterir , elbette bu kadar güzel bir çayı, çay tiryakileri ince belli, ufak bir bardakta çok az şeker ya da ağzına şekeri koyarak kıtlama içer…
Çayı sevenlere, mis gibi kokan, günün her saatinde bulabilecekleri , çaylarrr…
(Bahar Demir)
(Bahar Demir)
24 Ekim 2007 Çarşamba
Kahve Bahane
Gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül sohbet ister kahve bahane…Belki de dedelerden anneannelerden , babaannelerden kalan bir miras belki de alışkanlık…
Çok severim Türk kahvesini, benim için diğer kahvelere hiç benzemez... Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Yumuşak ve kadifemsi köpüğü sayesinde damakta ,uzun süre tadını bırakır.
Günlük yaşamımızda çok yer etmiştir.Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir tadı...Dostlarınla içtiğin kahve neşe dolu bol köpüklüdür. Sevdiğin dostun üzüntülü ise içtiğin kahvenin tadı kederlidir,acıdır. Tek başına balkonda içtiğin kahve ,yalnızlıktır. Yorgun olduğunda hafifletir seni,unutturur yorgunluğunu,İçki içmişsen koyu şekersiz bir kahve derin kuyudan çıkararak,ferahlatır ,derin bir uykuya dalarsın… Kızlarımızı istemeye gelinen evlerin,bayramlarımızın vazgeçilmez ikramıdır,Türk kahvesi...B
inlerce yıl öncesinden zamanımıza kadar bir çok şeylerle bakılan fal, bizim Türk kahvemizle de özleşmiştir,Türk kahvesi deyince ,Kahve içen kişi dibindeki telveyi ,fincanını sol elle tutarak,sağdan sola çevirerek üç kere çalkalayıp kapatır.sonrada’’bakacak kimse var mı?’’diye sorar,bakan yoksa kendin bildiğine göre yorum yapar.Apartmanda her gün bir evde saat onda kahve içilir. Komşu Naciye hanım sabah saat onda muhakkak bağırır ,Ayşelerdeyiz hadi gelen gelsin.Tabi ki Naciye hanım çok iyi fal baktığından herkes işi gücü bırakıp peşinden…..kapıdan içeri girerken de ’’Şule kızım çabuk bir kahve yap da içelim’’daha öğlene yemek yapacağım.Herkes saat ona kadar bir işler yapmıştır, bu o yorgunluğun dinlenme kahvesidir. Kahve aynı kahvedir belki... köpüğüyle, rengiyle,dumanıyla,yorgun oldukları için , içtikleri kahve hafifletir kendine getirir,unutturur günün ağırlığını insanlara...Biraz da gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül sohbet ister kahve bahane hatırlatır.Kahveler içilir,tabi ki arkasından fincanlar kapatılır.Naciye hanım bakacak fallara…Fallar…
Her gün aynı şey ,siz inanırımsınız? Fal nasıl bakılır,çıkanları varmıdır..Hepinize bol şekerli kahve tadında günler,sohbetler dilerim.
(Bahar Demir)
Çok severim Türk kahvesini, benim için diğer kahvelere hiç benzemez... Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Yumuşak ve kadifemsi köpüğü sayesinde damakta ,uzun süre tadını bırakır.
Günlük yaşamımızda çok yer etmiştir.Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir tadı...Dostlarınla içtiğin kahve neşe dolu bol köpüklüdür. Sevdiğin dostun üzüntülü ise içtiğin kahvenin tadı kederlidir,acıdır. Tek başına balkonda içtiğin kahve ,yalnızlıktır. Yorgun olduğunda hafifletir seni,unutturur yorgunluğunu,İçki içmişsen koyu şekersiz bir kahve derin kuyudan çıkararak,ferahlatır ,derin bir uykuya dalarsın… Kızlarımızı istemeye gelinen evlerin,bayramlarımızın vazgeçilmez ikramıdır,Türk kahvesi...B
inlerce yıl öncesinden zamanımıza kadar bir çok şeylerle bakılan fal, bizim Türk kahvemizle de özleşmiştir,Türk kahvesi deyince ,Kahve içen kişi dibindeki telveyi ,fincanını sol elle tutarak,sağdan sola çevirerek üç kere çalkalayıp kapatır.sonrada’’bakacak kimse var mı?’’diye sorar,bakan yoksa kendin bildiğine göre yorum yapar.Apartmanda her gün bir evde saat onda kahve içilir. Komşu Naciye hanım sabah saat onda muhakkak bağırır ,Ayşelerdeyiz hadi gelen gelsin.Tabi ki Naciye hanım çok iyi fal baktığından herkes işi gücü bırakıp peşinden…..kapıdan içeri girerken de ’’Şule kızım çabuk bir kahve yap da içelim’’daha öğlene yemek yapacağım.Herkes saat ona kadar bir işler yapmıştır, bu o yorgunluğun dinlenme kahvesidir. Kahve aynı kahvedir belki... köpüğüyle, rengiyle,dumanıyla,yorgun oldukları için , içtikleri kahve hafifletir kendine getirir,unutturur günün ağırlığını insanlara...Biraz da gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül sohbet ister kahve bahane hatırlatır.Kahveler içilir,tabi ki arkasından fincanlar kapatılır.Naciye hanım bakacak fallara…Fallar…
Her gün aynı şey ,siz inanırımsınız? Fal nasıl bakılır,çıkanları varmıdır..Hepinize bol şekerli kahve tadında günler,sohbetler dilerim.
(Bahar Demir)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)