KAHVE BAHANE

KAHVE BAHANE
Gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül sohbet ister kahve bahane…Belki de dedelerden anneannelerden , babaannelerden kalan bir miras belki de alışkanlık… Çok severim Türk kahvesini, benim için diğer kahvelere hiç benzemez... Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Yumuşak ve kadifemsi köpüğü sayesinde damakta ,uzun süre tadını bırakır. Günlük yaşamımızda çok yer etmiştir.Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir tadı...Dostlarınla içtiğin kahve neşe dolu bol köpüklüdür. Sevdiğin dostun üzüntülü ise içtiğin kahvenin tadı kederlidir,acıdır. Tek başına balkonda içtiğin kahve ,yalnızlıktır. Yorgun olduğunda hafifletir seni,unutturur yorgunluğunu,İçki içmişsen koyu şekersiz bir kahve derin kuyudan çıkararak,ferahlatır ,derin bir uykuya dalarsın… Kızlarımızı istemeye gelinen evlerin,bayramlarımızın vazgeçilmez ikramıdır,Türk kahvesi...B inlerce yıl öncesinden zamanımıza kadar bir çok şeylerle bakılan fal, bizim Türk kahvemizle de özleşmiştir,Türk kahvesi deyince ,Kahve içen kişi dibindeki telveyi ,fincanını sol elle tutarak,sağdan sola çevirerek üç kere çalkalayıp kapatır.sonrada’’bakacak kimse var mı?’’diye sorar,bakan yoksa kendin bildiğine göre yorum yapar.Apartmanda her gün bir evde saat onda kahve içilir. Komşu Naciye hanım sabah saat onda muhakkak bağırır ,Ayşelerdeyiz hadi gelen gelsin.Tabi ki Naciye hanım çok iyi fal baktığından herkes işi gücü bırakıp peşinden…..kapıdan içeri girerken de ’’Şule kızım çabuk bir kahve yap da içelim’’daha öğlene yemek yapacağım.Herkes saat ona kadar bir işler yapmıştır, bu o yorgunluğun dinlenme kahvesidir. Kahve aynı kahvedir belki... köpüğüyle, rengiyle,dumanıyla,yorgun oldukları için , içtikleri kahve hafifletir kendine getirir,unutturur günün ağırlığını insanlara...Biraz da gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül sohbet ister kahve bahane hatırlatır.Kahveler içilir,tabi ki arkasından fincanlar kapatılır.Naciye hanım bakacak fallara…Fallar… Her gün aynı şey ,siz inanırımsınız? Fal nasıl bakılır,çıkanları varmıdır..Hepinize bol şekerli kahve tadında günler,sohbetler dilerim. (Bahar Demir)

27 Şubat 2008 Çarşamba

Yaşlılık Psikolojisi

Yaşlılık Psikolojisi ile Yapılan Bilimsel Çalışmaların Tarihi Her bilim dalının gelişim süreci olduğu gibi yaşlılık dönemiyle ilgili araştırmaları konu alan gerontolojinin de başlangıcından günümüze kadar kronolojik anlamda tarihsel bir birikim süreci vardır. Bu makale, gerek gelişim ve din psikolojisi gerekse psikiyatri bilim dalı perpektifinde, özellikle Batıda yapılan gerontolojik çalışmaların tarihsel ve literal sürecini konu almaktadır. Yaşlılık psikolojisiyle ilgili yapılan bilimsel çalışmaların kronolojik tarihi ve literatürü muhtevalı bu makalede, öncelikle Batıda yapılan çalışmalar dönemsel olarak incelenmiş, daha sonra Türkiye’de yapılan çalışmalar aktarılmaya çalışılmıştır. Son olarak ise, konuyla ilgili araştırmaları ihtiva eden bazı yerli ve yabancı literatür, ulaşılabildiği kadarıyla aktarılmaya çalışılmıştır. ABSTRACT As every science has a developmental process gerontology, being interested in the researches related with the old age period, has a cronological developmental process from its beginning up to now. This article deals with historical and literal process of gerontological researches, especially in the West, in the perspetive of both psychiatry and developmental and religion psychology. In the article whose content is the cronological history and literature of researches releated with aging psychology, preeminently researches in the West and then those in Turkey were laboured to be mentioned. Lastly, some local and foreign literature containing the researches related to this subject were explained as far as it is reached. GİRİŞ Yaşlılıkla ilgili yapılan bilimsel çalışmalar, temelde yaşam süresinin uzatılmasına ilişkin olanaklar ve araçların araştırılması tarzında uzunca bir süre tıp biliminin yetki alanı içerisinde sürdürülmüştür. Bu sebepledir ki, dönemle ilgili ilk geliştirilen yaşlılık teorileri de genelde biyolojik ve fizyolojik tabanlı olmuştur. Bu geleneksel tutum nedeniyle bugün Batıda geliştirilen gerontoloji bilimi,1 daha ziyade tıp bilimine yardımcı bilim dalları arasında değerlendirilmektedir. Halbuki, bireyin davranış nedenlerinin hem biyolojik, hem psikolojik hem de sosyolojik kökenli olması * Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Din Psikolojisi Bilim Dalı Doktora (Ph.D.) Öğrencisi, 1 Gerontoloji (Gerontology): Yaşlanma sürecini ve sorunlarını, psikoloji, psikiyatri, biyoloji, sosyoloji ve tıp gibi bir çok bilim dalıyla iletişim içinde inceleyen bilim dalıdır. ( BUDAK, Selçuk, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara-2000, sh. 331) yaşlılık psikolojisi 290 ile ilgili gerontolojinin, disiplinlerarası karakterde çok boyutlu araştırmalar yapmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda, disiplinlerarası tarzda sistematik olarak yaşlılık araştırmaları, ilk kez Harvard Üniversitesi’nde 1928’de Longitüdinal Araştırmalar Merkezi’nin kurulmasıyla başlamıştır. O tarihten bugüne kadar, yaşlılıkla ilgili pek çok ampirik çalışmalar yapılmasına rağmen, bir çok bilim dalı tarafından disiplinlerarası (interdisipliner) karakterde ortak olarak yapılan araştırmaların henüz yeterli düzeyde olmaması sebebiyle sözü edilen dönemle ilgili çalışmalar toplu halde değerlendirilememiştir. Ancak son dönemlerde Batıda disiplinlerarası araştırmaların sayılarında ciddi anlamda bir artışın olduğu söylenebilir.2 Öte yandan Türkiye’de ise gelişim psikolojisi perspektifinde yaşlılık dönemini psikolojik açıdan ele alan çalışmaların tarihinin Batıya göre oldukça yeni ve literatürünün ise son derece sınırlı olduğu görülmektedir. Bu anlamda Türkiye’de gelişim dönemleri itibariyle en çok çalışılan dönem, çocukluk ve ergenlik dönemidir.3 Dolayısıyla konuyla ilgili bilimsel araştırmalar, henüz literatür oluşturacak seviyeye gelmemiştir. Bu bağlamda makale, Türkiye’de yaşlılıkla ilgili çalışma yapacak araştırmacılara kronolojik ve literal açıdan dönemle ilgili yapılan çalışmaların tarihini ve literatürünü tanıtmak amacıyla kaleme alınmıştır. A) YAŞLILIK DÖNEMİ İLE İLGİLİ BATIDA YAPILAN PSİKOLOJİK ÇALIŞMALARIN TARİHÇESİ a) Bilimsel Çalışmalardan Önceki Dönem Bu dönem, milattan önceki zaman dilimini de kapsamaktadır. Söz konusu dönemle ilgili verilen bilgiler, daha ziyade tarihte bilimsel birikimleriyle ün yapmış toplumların yetiştirdiği düşünürlerin verdikleri bilgilerle sınırlıdır.4 Yaşlıların tecrübe birikimleri sebebiyle eski Yunanlılarda onlara, her zaman saygı gösterilmiştir. Ünlü tarihçi Homer, eserlerinde özellikle yaşlıların yetenek ve tecrübelerinden gençlerin istifade etmeye hazır olduklarını ifade etmiştir. Öte yandan ünlü filozof Eflatun da (M.Ö. 427-347), “Politeia” isimli eserinde, özellikle yaşlılık döneminin bireysel yönüne vurgu yapmış ve bu dönemdeki yaşam biçiminin gençlik ve yetişkinlik döneminde biçimlenip belirlendiğini ileri sürmüştür. Aristoteles ise (M.Ö. 384-322), “Rhetorik” isimli yapıtında (Kitap II, XII, XIII, XIV, 3), daha menfi bir durumun varlığından söz ederek yaşlıların kavgacı olduğundan bahsetmiş ve merhameti, bir zayıflık olarak anlatmıştır. Aristoteles, “De Generatione Animaliom” isimli yazısında, “hastalığı zamansız gelen yaşlılık, yaşlılığı ise doğal bir hastalık” şeklinde tanımlamıştır. Romalılarca yaşlılık yaşının 61 olarak kabul edildiği dönemde yaşayan ünlü düşünür Çiçero (M.Ö. 106-43) da, “Cato Major de Senectute” isimli yazısında, yaşlıların ileriki yaşlarda zihinsel kapasitelerinde ortaya çıkan değişimlere ilişkin bilgiler vermiş ve Roma ile Yunan tarihinden alınan örneklerle, yaşlıların devlet yönetimi ile sanat ve bilim dallarındaki başarılı performanslarına değinmiştir.5 2 LEHR, Ursula, Yaşlanmanın Psikolojisi, (Psychologie des Alterns), (Çev. Neylan ERYAR), Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı, İstanbul-1994, sh. 11-13 3 Krş. BİLGİN, Nuri, Başlangıcından Günümüze Türk Psikoloji Bibliyografyası, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, İzmir-1988, sh. 79-110 4 Bu bölümdeki bilgiler Ursula LEHR’in “Yaşlanmanın Psikolojisi” adlı eserinden alınmıştır. 5 LEHR, Yaşlanmanın Psikolojisi, sh. 15-18 mustafa koç 291 Tarihsel süreç itibariyle 16. yy.’dan bu yana bakıldığında ise, bireyin tüm yaşam sürecinin yedi dönemden oluştuğunu kabul eden Shakespeare (1564-1616), bu dönemlerin yaşlılığı ifade eden son iki aşamasını, “Nasıl Hoşunuza Giderse” isimli şiirinde, fiziksel yapının değişmesi ve bedensel özürlerin ortaya çıkmasının yanında, davranış ve algılamalardaki değişikliklerin baş gösterdiği ve özellikle zihinsel fonksiyonların zayıfladığı bir dönem olarak değerlendirmiştir. Öte yandan Schopenhauer (1788-1860) de, yaşlılık dönemindeki bedensel gelişime ilişkin olarak; genellikle gençliğin yaşamın mutlu dönemi, yaşlılığın ise mutsuz bir dönemi olarak bilindiğini, oysa bu tutkuların, bireyi mutlu edebildikleri sürece geçerli olduğunu, dolayısıyla gençliği bir yerden bir yere sürükleyen tutkuların, mutluluktan çok acı verdiklerini; huzurun ise, sakin bir dönem olan yaşlılığa kaldığını, çünkü bu dönemde gerçeği görmeyi sağlayan tecrübelerin daha yoğun olduğunu ifade etmiştir. Alman düşünürü Goethe’ye göre (1749-1832) ise yaşlılık, deneyim ve tecrübelerin zirveye ulaştığı bir dönem olarak kabul edilebilir. Goethe, yaşlılığın olumsuz bir dönem olarak anlaşılmasına karşı çıkmıştır. “İlkeler ve Düşünceler” isimli yazısında bireyin bu döneme uyumu için öğütler vermiş ve onu bu dönemde aktif olması yönünde cesaretlendirmiştir.6 b) Yaşlılık Psikolojisi Üzerine Yapılan Bilimsel Çalışmaların Başlama Dönemi Birren, “Brief History of The Psychology of Aging / Yaşlanma Psikolojisinin Kısa Tarihçesi” isimli çalışmasında, bu dönemle ilgili yapılan araştırmaların tarihçesini üç bölüme ayırmıştır. O, 1835 ile 1918 yılları arasında yapılan çalışmaları başlangıç dönemi; bu dönemle İkinci Dünya Savaşı arasındaki dönemi, sistematik araştırma dönemi ve bu dönemden sonra bu güne kadar olan dönemi ise genişleme dönemi olarak değerlendirmiştir.7 Bu dönem içerisinde değerlendirilen önemli araştırmacılardan ilki Quetelet (1796-1874)dir. Gent Üniversitesi’nde matematik dalında doktora yapan Quetelet, yaşları 5 ile 60 arasında farklılaşan 400’den fazla erkek ve kadınların fiziksel büyümeleri ile el büyümeleri arasındaki bağlantıyı araştırmıştır. Onun yaşlılık hakkında yaptığı incelemelerin önemi, özellikle bireysel belirlemelerin yanlış bir tarzda genelleştirilmesine karşı çıkması ve her türlü kazuistik yönteme karşı olmasından kaynaklanmaktadır. Birren, Quetelet’in bu girişimini, gelişme ve yaşlılık psikolojisinin başlangıcı olarak yorumlamıştır.8 Yine bu dönem içerisinde değerlendirilen Quetelet’den etkilenen Galton (1832-1911) ise, organizmada yaşlılık döneminde ortaya çıkan değişimleri tespit etmeye ve psiko-motor sahadaki algılama süreçlerinde ve ileri düzeydeki zihinsel süreçlerde belirlenebilecek olan değişimleri ve arasındaki ilişkiyi tespit etmeye çalışmıştır. Bu türden karşılaştırmalı araştırmaların, yaşam süresinin gelişim ve değişim hızının belirlenmesi açısından oldukça önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu 6 LEHR, a.g.e., sh. 19-21 7 BIRREN James E., A Brief History of The Psychology of Aging, The Gerontologist, 1961, Vol.1/2, sh. 69-77 8 BIRREN, A Brief History of The Psychology of Aging, sh.70 yaşlılık psikolojisi 292 ile ilgili anlamda Galton, disiplinler arası dikey kesit araştırmalarının ilk temsilcisi kabul edilebilir.9 c) Yaşlılıkla İlgili Sistemli Olarak Yapılan Araştırmaların Başlama Dönemi Yaşlılık konusundaki araştırma tarihinin önemli dönemlerinden biri de, sistematik araştırmaların başlangıç dönemidir. Bu dönem içinde zikredebilecek önemli araştırmacılardan biri Stanley Hall (1844-1924)dir. Hall, 1904 yılında “Ergenlik Dönemi” konulu bir eser yazmış ve 1922’de 70’li yaşlarında ise “Yaşamın Son Yarısı” isimli eserini yayımlamıştır. Hall’ın bu eseri, ABD’de yaşlanmayla ilgili araştırmalar kapsamında yayınlanan ve psikoloji alanına giren ilk eser olması bakımından önemlidir. Bir psikolog olarak Hall, eserinde; yaşlı bireylerin psişik durumlarının büyük bir anlam taşıdığını, yaşlılığın da ergenlik dönemi gibi kendine özgü duyguları, düşünceleri ve isteklerinin, diğer bir deyişle psikolojisinin var olduğunu, bunların denetiminin bedeninki kadar önemli olduğunu ve bu dönemde bireylerarası farkların gençlik döneminden daha fazla olmasının kuvvetli bir ihtimal olduğunu ifade etmiştir.10 Gerek ABD’de, gerekse İngiltere’de konuyla ilgili daha sonra yapılan incelemelerin çoğu ampirik tarzda olup yaşlılık dönemi, erişkinlik döneminden itibaren başlayan bir gelişim süreci olarak kabul edilmiştir. Bunun için “ileri yaş” ve “senescense (yaşlılık)” deyimlerinin yerine “yaş” ve “yaşlanma” ifadeleri kullanılmaya başlanmıştır. Yaşlılık konusundaki araştırmalar açısından önem arz eden bir başka tarih de 1928 yılıdır. Bu yılda, Stanford Üniversitesi / Kaliforniya’da Miles tarafından yaşlılık döneminin problemlerini incelemek ve araştırmak üzere ilk defa büyük bir enstitü kurulmuştur. Bunun yanı sıra bilimsel literatürde “Gerontoloji” terimini ilk defa 1929’da, Rus araştırmacı N.A. Rybnıkov kullanmıştır. Ona göre, yaşlılık dönemindeki davranışları araştıran bir bilim dalı olan gerontoloji, davranış bilimlerinin özel bir alanı olarak kabul edilmelidir. Bu bilim dalının amacı ise, yaşlanmanın nedenlerinin ve koşullarının araştırılması, aynı zamanda yaşla ilgili olan ve düzenli bir ilerleme gösteren davranış değişimlerinin incelenmesi ve titizlikle tanımlanmasıdır.11 Yaşlılık adına yapılan araştırmaların Almanya’daki kilometre taşlarından biri olan Gruhle’nin, “Yaşlanma Araştırmaları” dergisinin (1938) I.cildinde önemli bir çalışması yayımlanmıştır. “Ruhsal Yaşlanma” ismini taşıyan yazısında; farklı koşullara uyum sağlamanın ve yeni bellek kapasitesine alışmanın güçlüğü, unutkanlık, inatçılık ve ayrıca yaşlı bireylerde iritabilitenin artması gibi tipik yaşlanma sürecini tasvir eden fenomenlerle ilgili görüşleri yer almıştır. Bu tarihsel gelişim dönemiyle ilgili son olarak belirtilmesi gereken en önemli husus, yapılan araştırmaların büyük çoğunluğunun psikiyatrlar tarafından kaleme alınmış olmasıdır.12 9 BIRREN, a.g.m., sh. 71 10 HALL, Stanley, Senescence The Last Half of Life, New York-1922, sh. 100 11 STREIB, G.F.& ORBACH, H.L., Aging; (In. P. LAZARSFELD et all. (Eds.), The Uses of Sociology, Basic Books, New York-1967, sh. 616 12 LEHR, Yaşlanmanın Psikolojisi, sh. 30 mustafa koç 293 d) Konuyla İlgili Yapılan Araştırmalarda Gerontoloji Derneklerinin Kuruluş ve Gelişme Dönemi Yaşlılık konusundaki araştırmaların tarihsel gelişiminde önemli yeri olan bir diğer dönem gerontoloji derneklerinin kuruluş ve gelişme dönemidir. Bu dönemde ilk olarak, 1939’da Cowdry’ın yalnızca tıbbi açıdan ele aldığı “Yaşlanmanın Sorunları” isimli eseri yayımlanmıştır.13 Aynı dönemde (1939) Macy Vakfı’nın ekonomik katkısıyla ABD’de “Yaşlanma Araştırmaları Derneği” kurulmuştur. Dernek bilimsel faaliyetlerine devam etmiş, yılda iki defa gerontoloji alanında konferanslar vererek araştırmaların devamını ve tartışılmasını sağlamıştır. Yine bu dönemde U.S.Public Health Service (Amerikan Sağlığı Dairesi)nin katkılarıyla açılan bir başka kurum ise, “National Advisory Committee (Ulusal Danışma Komitesi), Gerontoloji Bölümü”dür. Bu bölümün sekreterliğini E. Stieghtz yapmıştır. 1941’de sekreterliğe atanan N. Shock ise, konunun hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan incelenmesine ağırlık vermiştir.14 Bu dönemde örnek olarak verilen bu kurumlardan başka Batıda, daha birçok sayıda yaşlılarla ilgili bilimsel faaliyetler yapan dernekler kurulmuştur.15 e) İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Yapılan Bilimsel Çalışmalar Dönemi Yaşlılık üzerinde yapılan çalışmaların son halkasını da bu sözü edilen dönem oluşturmaktadır. 1946 yılında Nuffield Vakfı tarafından Cambridge Üniversitesi’nde oluşturulan bir araştırma grubu, 6 yıl boyunca, öncelikle ileri yaşlardaki ücretlilerin bedensel ve zihinsel kapasitesine ilişkin sorunlar üzerinde durmuş ve bu yaş grubu kapsamında bulunanlar arasında büyük bireysel farklar olduğu sonucuna vararak, “fonksiyonel yaş” kavramı üzerindeki tartışmaları başlatmıştır.16 Yine 1946’da N. Shock, Bethesda’da (Maryland) National Institute of Health (Ulusal Sağlık Enstitüsü) bünyesinde gerontoloji alanında çalışacak bir birim kurmuştur. Bu gruba, 1957’de J.E. Birren katılmış ve 5 yıl sonra National Institute of Mental Health (Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü)deki “Yaşlanma” bölümünün yönetimini devralmıştır. Shock ve Birren’in çalışmalarının, genel anlamda gerontolojinin, özellikle psiko-gerontolojinin gelişmesine büyük katkıları olmuştur. “National Institute of Health” bünyesinde kurulan çalışma biriminde 1980’den sonra Baltimore’da Shock’un yönetiminde kurulan National Institute (Ulusal Enstitü)’de geronto-biyoloji, fizyoloji, nöroloji, kognisyon ve kişilik psikolojisi dallarının temsilcileri birlikte çalışmalarını sürdürmüştür. Üzerinde çalışılan çok sayıdaki proje arasında, normal yaşlanma sürecine ilişkin 50’li yıllarda yapılmaya başlanmış olan Baltimore dikey kesit çalışmasının sonuçlarını şu şekilde özetlemek mümkündür: Son 20 yıl içinde gerontologların büyük bir bölümü, global bir yaşlanma kavramından son derece sınırlı olarak yararlanılabildiğini saptamışlardır. Araştırmalar, yaşlanmanın homojen veya tek bir nedene bağlı bir süreç olarak yorumlanmaması gerektiğini, karşılıklı olarak birbirini etkileyen biyolojik süreçleri, psikolojik etkenleri, sosyal ve ekolojik verileri ve 13 Ayrıca bkz. COWDRY, E. (Ed.), Problems of Aging, Williams and Wilkins, Baltimore-1939 14 BIRREN, A Brief History of The Psychology of Aging, sh. 76 15 LEHR, Yaşlanmanın Psikolojisi., sh. 32-35 16 Ayrıca krş. WELFORD, A.T., Aging and Human Skill, Oxford Press, London-1958 yaşlılık psikolojisi 294 ile ilgili bireylerin sağlık durumlarına bağlı olarak değişen kendilerine özgü davranış biçimlerini ve etkisi altında kaldıkları baskıları incelemenin zorunlu olduğunu göstermiştir. Bugün bu olgu, artık tek bir mekanizmanın değil, bazıları birbirlerinden bağımsız, bazıları da birbiriyle uyumlu olarak, bireylerde yaşlanma şeklinde tanımlanan değişimlere yol açan çok sayıdaki sürecin sonucu olduğu kabul edilmektedir.17 Birren, 70’li yıllarda Güney Kaliforniya’da, özel bir vakıfça desteklenen E.P. Andrus Gerontoloji Enstitüsü’nü kurmuş ve bu enstitüden K.W.Schaie (1983), 10 yıl önce Seattle’a bağlanmış olan orta ve ileri yaşlardaki biliş (kognisyon) ve kişilik gelişmeleri üzerinde yapılan “dikey kesit” ve “aynı yıl doğanlar” çalışmalarını sürdürmüştür. Schaie, daha sonra 60’lı yıllardan beri psiko-gerontoloji alanında zengin araştırma ve uzmanlık olanakları mevcut olan Pensilvanya Üniversitesi’ne geri dönmüştür. E.P. Andrus Gerontoloji Enstitüsü’nden olan V.L.Bengston da sosyoloji ve sosyo-psikolojinin ortak alanında yaptığı çalışmalarla “theory of modernization/ modernizasyon kuramları”nın temsilcilerinden biri olarak tanınmış ve çalışmalarında özellikle kuşaklar arasındaki ilişkiler üzerinde yoğunlaşmıştır.18 Duke Üniversitesi bünyesinde bulunan ve “Council of Aging / Yaşlanma Konseyi” kökenli bir kuruluş olan “Center for The Study of Aging and Human Development / İnsan Gelişmesi ve Yaşlılık Çalışmaları Merkezi”nin kurucusu ve uzun yıllar başkanlığını yapmış olan psikiyatr E.W.Busse, yaptığı çalışmalarda,19 öncelikle merkezi sinir sisteminin yaşlanmasını ele almıştır. Ancak, merkezi sinir sisteminin diğer organ sistemleriyle, davranışlarla ve bilişsel (kognitif) ve sosyal etkenlerle karşılıklı etkileşiminin araştırılması gereği de baştan beri kabul edilen bir durumdu. “Duke Longitudinal Studies of Normal Aging / Normal Yaşlanma Süreci Üzerinde Yapılan Duke Dikey Kesit Çalışmaları Merkezi”nin temel çalışmalarından birincisi 1955’de, ikincisi ise 1968 yılında başlatılmıştır. Bu çalışmalara immünologlar,20 kardiyologlar, nörologlar, psikiyatrlar, psiko-fizyologlar, kognitif ve klinik psikologlar, sosyologlar ve mediko-sosyal uzmanları katılmış olup halen çalışmalarını sürdürmektedirler. Baltimore çalışmalarında olduğu gibi,21 Duke çalışmalarında da, yaşlanma sürecinin bireyler arasında büyük ölçüde değişkenlik gösterdiği saptanmıştır. Bir erişkinin yaşının 65,70 veya 75 olduğunu bilmenin, onun sağlık koşulları ve fonksiyonel durumu, entelektüel kapasitesi, sosyal bütünleşmesi ve sosyal çevresindeki değişimlere başarılı bir şekilde uyum sağlaması hakkında fikir vermesi bakımından yetersiz bir gösterge olduğu tespit edilmiştir.22 Öte yandan, dünyada yapılmış olan dikey kesit araştırmalarına ilişkin ilk toplu bilgi Deeg tarafından derlenmiştir.23 Bunun yanı sıra 1950’li yıllarda Avrupa’da da bazı araştırma kurumlarının bir kısmı psiko-gerontoloji alanında araştırma yapan enstitülere dönüşmüşlerdir. Bu bağlamda Paris’te bulunan Ulusal Araştırma 17 SHOCK. N.W. ve ark., Normal Human Aging: The Baltimare Langitudinal Study of Aging, US. Goverment Printing Office, Washington-1984, sh. 207 18 LEHR, Yaşlanmanın Psikolojisi., sh. 36-37 19 Yaptığı çalışmalarla ilgili bkz. BUSSE, E.W.& MADDOX, G., (Eds.), The Duke Longitudinal Studies On Normal Aging-1955-1980, Springer Publ., New York-1986 20 İmmünolog: İnsan vücudunun savunma sistemi ve bu sistemin bozuklukları ile ilgilenen tıbbî kökenli bir meslek grubudur. 21 Krş. SHOCK ve ark., Normal Human Aging, sh. 207 22 BUSSE ve ark., The Duke Langitudinal Studies, sh. 138 23 Ayrıntılı bilgi için DEEG, D.J.H., Experiences F rom Longitudinal Studies of Aging, Nijmegen: Netherlands Istitute of Gerontology mustafa koç 295 Enstitüsü, S. Pacaud yönetiminde (1963) Fransız endüstri işçileri üzerinde reaksiyon hızı ve diğer psiko-motor işlevlerini belirlemeye yönelik araştırmalar yapmaya başlamıştır. Ayrıca erişkinlerde zeka ölçümünde uygulanan Wechsler-Bellevue testlerinin Almanya’da standartlaştırılmasıyla ilgili olarak C.Bondy, Hamburg’da çok sayıda gerontoloji araştırmasını başlatmış ve daha sonra bunlar Riegel tarafından yürütülerek, kullanılan yöntemlerde önemli gelişmeler sağlanmıştır.24 Klinik psikolog Calon, Nijmegen (Hollanda)de gerçekleştirdiği çalışmalarla yaşlanmanın psikolojisi konusuna önemli katkılarda bulunmuştur. Sonluluğu kabullenme sorununu konu alan ilk çalışmalardan biri de Munnichs tarafından bu enstitüde yapılmıştır. 60’lı yıllarda burada kurulan Sosyal Gerontoloji Enstitüsü’nün aktivitelerinden bir bölümü daha sonra Nijmegen Üniversitesi Sosyal Gerontoloji bölümüne aktarılmıştır. Burada da psiko-gerontolojik araştırmalar, konuyla ilgili yapılan araştırmaların ağırlık noktasını oluşturmuştur.25 B) YAŞLILIK DÖNEMİ İLE İLGİLİ TÜRKİYE’DE YAPILAN PSİKOLOJİK ÇALIŞMALARIN TARİHÇESİ Tüm eksiklik ve aksaklıklarını kabul etmekle birlikte Türkiye’de yaşlılık psikolojisi üzerine yapılan çalışmaların temelde tıp alanı içerisinde psikiyatri; psikoloji alanı içerisinde ise gelişim ve din psikolojisi eksenli yapıldığı söylenebilir. Tespit edilebildiği kadarıyla Türkiye’de bugün itibariyle yaşlılıkla ilgili iki temel çalışma yapılmıştır. Bunlar kronolojik olarak çok eski değildir. Bunlardan ilki gelişim psikolojisi eksenli Onur (1986) tarafından kaleme alınan “Gelişim Psikolojisi -Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm-” adlı eserdir.26 Diğeri de tıp alanında psikiyatri eksenli Örnek ve arkadaşları (1992) tarafından kaleme alınan “Geriatrik Psikiyatri” adlı eserdir. Ayrıca editörlüğünü Özaydın’ın yaptığı “Psikiyatri” adlı eserde de yaşlılık döneminde görülen psikolojik rahatsızlıklara ilişkin bilgiler yer almaktadır.27 Esas itibariyle Türkiye’de yaşlılıkla ilgili yapılan ilk bilimsel çalışma tespit edilebildiği kadarıyla alan araştırması niteliğindeki Taplamacıoğlu (1962) tarafından din sosyolojisi eksenli yapılan "Yaşlara Göre Dinî Yaşayışın Şiddet ve Kesafeti Üzerine Bir Araştırma" adlı çalışmadır. Bu çalışma, sadece yaşlılık dönemine ilişkin bir çalışma olmayıp bireyin diğer gelişim dönemlerini kapsayan bir çalışmadır. Ancak içerisinde yaşlılık dönemine ait bulgular da mevcuttur. Daha sonra din psikolojisi eksenli Özbaydar tarafından kaleme alınan ve 1970 yılında basılan “Din ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma”adlı çalışma da yine aynı mahiyette olup literatüre geçen çalışmalar arasındadır. Öte yandan yine konuyla ilgili Türkiye için eski sayılabilecek derleme tarzında makaleler de yayımlanmıştır. Bunlardan ilki, Öktem (1959) tarafından “Emeklilik ve Yaşlılık Psikolojisi”, isimli kısa bir makaledir. Bunun yanında yine aynı 24 RIEGEL, K., History of Psychological Gerontology, In J.E. BIRREN & W.K. SCHAIE (Eds.), Handbook of the Psychology of Aging, New York-1977, sh. 70-102 25 MUNNCHS, J. M. A. & DIESFELDT, H.F.A., Psychology of Aging: An Overwiew of Research In The Netherlands. Tijdschrift Voor Gerontologie en Geriatrie-1987, 18, sh. 117-129 26 Bu bölümde isimleri zikredilen eserlerin bibliyografik bilgileri bir sonraki bölümün bilimsel çalışmalar listesinde yer almaktadır (M.K.). 27 ÖZAYDIN, Selim, Psikiyatri, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Yayınları, İstanbul-1984, sh. 270- 291 yaşlılık psikolojisi 296 ile ilgili muhtevayla Özgü (1971) tarafından “Emeklilik Psikolojisi” isimli bir makale daha yayımlanmıştır. Son dönem itibariyle özellikle 1990’lı yıllardan sonra yaşlılık dönemiyle ilgili bilimsel çalışmaların, üniversitelerde yüksek lisans ve doktora tez çalışmaları şeklinde -yeterli olmasa da- eskiye göre daha fazla ivme kazanarak devam ettiğini söylemek mümkündür.28 Bölümün başında da belirtildiği gibi, dönemle ilgili yapılan çalışma alanlarından biri de din psikolojisi alanıdır. Bu alanda Özbaydar’ın çalışmasının dışında, Hökelekli (1993), Peker (1993), Armaner (1980) ve Şentürk (1997) tarafından kaleme alınan Din Psikolojisi adlı eserlerin “Gelişim Dönemleri ve Din” ana başlıklarında, alt bölüm olarak kısa da olsa değinilmiştir.29 Din Psikolojisi alanında müstakil çalışma olarak şu ana kadar yüksek lisans ve doktora çalışmasına rastlanmamıştır. Ancak Koç (1999) tarafından “Yaşlılık Döneminde Ölüm Düşüncesi ve Ahiret İnancı” isimli ampirik bir çalışma yapılmıştır. Makale olarak ise, Şentürk (1995) tarafından "Yaşlılık (60...)" isimli bir makale ve yine Koç (2000,2001,2002) tarafından ise gelişim ve din psikolojisi eksenli yaşlılık psikolojisiyle ilgili çeşitli makaleler yayımlanmıştır. Türkiye’de yaşlılık dönemiyle ilgili yapılan çalışmaların tarihsel süreci açısından tercüme faaliyetleri de önemli bir yer tutmaktadır. Yaşlılık dönemini psikolojik perspektiften ele alan bazı çalışmaların sınırlı sayıda da olsa tercüme yoluyla Türk psikoloji literatürüne kazandırılmaya çalışıldığı söylenebilir. Bu bağlamda tespit edilebildiği kadarıyla yaşlılıkla ilgili en eski tercüme O. ve E. Canberk (1970) tarafından Simone de Beauvoır’ın “Yaşlılık-I-II” adlı eseri üzerine yapılmıştır. Yine eskilerden bir diğer tercüme de Şahin (1978) tarafından Himot’un “Yaşlılık Sorunlarına Bir Bakış” adlı kısa bir makalesinin tercümesidir. Bu makale Psikoloji Dergisi’nin ilk sayılarından birinde yayımlanmıştır. Bunların dışında yaşlılıkla ilgili en ciddi ve geniş kapsamlı çeviri Eryar (1994) tarafından yapılan, orijinali almanca olan Ursula Lehr’in “Yaşlanmanın Psikolojisi / Psychologie des Alterns” adlı eserinin tercümesidir. Bu eser, bugüne kadar Batıda yapılan yaşlılık psikolojisi araştırmalarının özetlerini de ihtiva etmesi bakımından önemli bir çalışmadır. Buraya kadar yaşlılıkla ilgili Batıda ve Türkiye’de yapılan bilimsel çalışmalar kısaca kronolojik açıdan ifade edilmeye çalışılmıştır. Görüldüğü gibi Batıda, yaşlılıkla ilgili çalışmaların başlama tarihi Türkiye’den daha eski olduğu için Batının bugün geldiği nokta, Türkiye’ye göre kıyas kabul etmeyecek derecede ileri bir seviyededir. C) YAŞLILIK PSİKOLOJİSİ İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALARI İHTİVA EDEN YERLİ VE YABANCI LİTERATÜRDEN BAZILARI Bir bilim dalını tanımanın en doğru yöntemlerinden birisi, bu bilim dalında yapılan akademik çalışmaların literal açıdan bilinmesidir. Bibliyografik çalışmalar, 28 Konuyla ilgili tezlere ilişkin bilgi için bir sonraki bölüme bkz. 29 HÖKELEKLİ, Hayati, Din Psikolojisi, TDV Yayınları, Ankara-1993, sh. 281-286; PEKER, Hüseyin, Din Psikolojisi, Sönmez Matbaası, Samsun-1993, sh. 101-110; ARMANER, Neda, Din Psikolojisine Giriş-I, Ayyıldız Matbaası, Ankara-1980, sh. 111-141; ŞENTÜRK, Habil, Din Psikolojisi, Esra Yayınları, İstanbul- 1997, sh. 123-130 mustafa koç 297 bilim dünyasında bu açıdan oldukça önemli bir yer tutmaktadırlar. Bu bağlamda bibliyografyalar, bilimsel verilerin bir anlamda kimlik kartları olduğu gibi ilgili bilim dalına ulaşmayı sağlayan birer araçtırlar veya bir diğer ifadeyle bilimsel katalogdurlar. Aynı zamanda literal çalışmalar sürekli olarak yenilenmeye muhtaç bir konumdadırlar. Literatür çalışmalarının gerek tarihte gerekse bugün önemli bir yeri vardır. Türkiye’de yapılan psikoloji çalışmalarını kapsayan en önemli çalışma, tespit edilebildiği kadarıyla Bilgin tarafından yapılan “Başlangıçtan Günümüze Türk Psikoloji Bibliyografyası”dır. Psikoloji alanındaki literal çalışmalara az da olsa bir katkı sağlamak amacıyla makalenin bu bölümü, yaşlılık psikolojisiyle ilgili kısa bir bibliyografya çalışması niteliğindedir. Bu tarz çalışmalar zamanla artabilir dolayısıyla genişletilebilir bir niteliktedir. Burada, ulaşılabildiği kadarıyla yaşlılık psikolojisiyle ilgili Batıda ve Türkiye’de yapılan daha ziyade psikolojik muhtevalı bilimsel araştırmaları içeren yerli ve yabancı kaynaklar zikredilmeye çalışılmıştır. Bu bölümde zikredilen çalışmalar, tür olarak (kitap, tez, makale) bir ayrıma tabi tutulmadan, yazarlarının soyadlarına göre alfabetik olarak liste tarzında verilmiştir. Mustafa KOÇ ∗ http://www.donusumkonagi.net/makale.asp?id=5347&baslik=yaslilik_psikolojisi_ile_yapilan_bilimsel_calismalarin_tarihi&i=yaslanma_psikolojisi

Hiç yorum yok: